Her yıl Eylül ayının 2./3. haftasında tatlı bir telaş sarar hepimizi. İster anne baba olalım isterse olmayalım okul heyecanının yaşanmadığı aile yok gibidir. Anne baba olanlar kendi çocukları için ,olmayanlar da ya da kardeşi ya da yeğeni için yaşarlar bu heyecanı.
Her öğrenci için okul; yeniliğe, bilgiye, sevince, hayata açılan bir kapı olsa da ilk defa başlayan çocuklar ve aileleri için okul bir başka anlam taşır. Günler öncesinden başlar hazırlıklar. Cicili bicili okul çantası, rengarenk kalemler, süslü kaplarla kaplanan okul defterleri ile tüm ailece hazırlanılır okula.
Okul öncesi dönemde çocuğun istekli tutumu bir çok anne babayı rahatlatır, hatta "bu çocuk okula kolay alışacak" diye ümitlendirir.
Nihayet beklenen gün çabuk gelir ve bir eylül sabahı, siz anne baba olarak tatlı bir gururu yaşarken çocuğunuzu ise bambaşka duygular sarar. Bu duygu kimi zaman korku, kimi zaman sizden ayrılma kaygısı, kimi zaman ise ne olacağını bilememenin verdiği bir paniktir.
Sevgili Anne Babalar, ilköğretim, çocuk için aile ortamından sonra girdiği yeni bir sosyal çevredir. Okulun uyulması gereken kuralları, çocuğun tanımadığı diğer çocuklarla birlikte ,öğretmenlerle karşılaşması ve başarmak zorunda olduğu öğrenim görevleri vardır.
Aileden henüz kopup gelen bir çocuk için böyle bir ortama uyum sağlamak (okul öncesi eğitim de almadıysa eğer) hiç de kolay olmasa gerek. Okulun ilk günlerinin yaşandığı zaman diliminde ağlayarak okula getirilen çocukları, anneden ayrılamayan ve sınıfa yalnız başına giremeyen bir çok çocuğu görmek mümkündür.
Bazı çocuklar da okula istekli başlar ancak zamanla yoğunlaşan ödev yükü ve anne babanın aşırı beklentisi sonucunda okula karşı isteksiz hale gelir. Sorun ne olursa olsun aslında yaşanılanlar onlardan çok anne babaların sorumluluklarını zamanında yerine getirememeleri ile ilgilidir.
İnsan oğlu yaratılanlar içerisinde en uzun bakıma ihtiyaç duyan bir canlıdır. Yetiştirilip hayata hazırlanması uzun bir emeğin ve sabrın ürünüdür. Çocuklarınızın da bugün yaşadığı sorunlar ya da yaşayacakları sorunlar sadece bugünle ilgili değildir. Tıpkı bir zincirin halkası gibi birbirine ekli ve kökü çocukluk yıllarına kadar dayalıdır. Sizler anne baba olarak onları aşırı koruyucu- kollayıcı bir tutumla yetiştirip onlara ait her tür sorumluluğu üstlendiğinizde, çocuğunuzun sorumluluk bilinci gelişmeyecektir. Okul öncesi süreçte Kendi başına yemek yiyebilen, kaşığı nasıl tutacağını iyi bilen bir çocuk kalem tutmayı da daha kolay öğrenecektir. Kardeşi ile oyuncaklarını paylaşabilen çocuk arkadaşlık ,ilişkisinde de daha paylaşımcı olabilecektir. Aile ortamında sevgi ve saygı atmosferi içinde büyütülen bir çocuk okul ortamında da saygı gösterebilen bir birey olacaktır. Öyleyse çocuğun bu gün yaşadığı sorunların temelinde kendi rolünüz olduğunu unutmadan onlara sevgi ve sabırla yaklaşmalı, çocuğun yaşadığı duyguları anlamaya çalışmalısınız.
En çok ilgi ve sevginize ihtiyaç duyduğu bu zaman diliminde onların yanlarında olmalı, yapabileceklerine ilişkin güveninizi hep vurgulamalısınız. Şu ana kadar, onlar adına üstlendiğiniz sorumlulukları yavaş yavaş onlara devretmeli, okula ait kuralları öğrenebilmesi için yardımcı olmalısınız. Düzenli ders çalışma alışkanlığı kazanması için mutlaka gününü programlamalı, ödevlerini yapmasına destek olabilmelisiniz. Ancak bu destek, ödevi sizin yapmanız şeklinde anlaşılmamalı, direnç gösterse de az yapıyor olsa da çocuğun kendisinin yapmasına teşvik olarak değerlendirilmelidir.
Çocuğu okula hazırlamanın pahalı okul malzemeleri, rengarenk defterler almaktan çok daha fazla şeyler içerdiğini ve öncelikle onu ruhsal olarak hazırlamaktan geçtiğini unutmayalım.
Sevgili Anne Babalar; kısaca özetlemeye çalıştığımız nokta çocuklarınızın bugünlere bir gün içinde gelmediği, yaşadığı sorunların çözümünün de bir gün içinde değil adım adım olabileceğini bilmeniz gerektiğidir.
Çocuğunuzun başarılı ve sağlıklı bir öğrenim süreci için okul - aile işbirliği olmazsa olmaz şartlardan biridir. Bu nedenle anne baba olarak hem kendi içinizde hem de okul ile olan ilişkilerinizde doğru ve tutarlı ilişkiler kurmaya özen göstermelisiniz.
“Unutmayın ki çocuklarınız işaret parmağınızı değil, ayak izlerinizi takip edeceklerdir”.
Atiye KOÇ
Klinik Psikolog
Çocuk & Aile Terapisti
Comments